Almanya’da Hayat blog serimizin 8. bölümünde, Almanya’daki sağlık ve eğitim sistemlerini ayrıntılı bir şekilde incelemeye çalışacağız…
Önce sağlık sisteminden başlayalım, zira bu konu Almanya’da yaşayan veya Almanya’ya yerleşme niyetinde olan istisnasız herkesi ilgilendiriyor.
Almanya’da ikamet eden, vatandaş olsun olmasın herkesin sağlık sigortası yaptırması bir zorunluluktur. Zaten daha önceki bölümlerimizde de, işe başlayıp oturum izninizi alır almaz yaptırmanız gerekenlerden bahsederken, ilk sıralarda saydıklarımızdan biriydi zorunlu sağlık sigortası.
Avrupa ülkeleri arasında, her vatandaşın sigortalanmasının “devlet eliyle” yapılmaya başlandığı ve daha sonraları bir zorunluluk haline getirildiği en eski sağlık sistemi Almanya’da. Almanya’daki mevcut sağlık sisteminin temeli yüz yıldan uzun bir süre önce atılmış. Hükümetin kontrolü altındaki bu sistemin başlangıç tarihi 1800’lü yılların sonuna uzanıyor. Sistem bugüne kadar etkili bir şekilde işletilmiş. Ancak Almanya’da nüfusun hızla yaşlanması ve artan maliyetler, mevcut yapının korunması konusunda yetkilileri ve bilinçli halkı kaygılandırmıyor da değil. Bu duruma bağlı olası risklerle ilgili nasıl önlemler alınır, sistemde değişikliklere gidilir mi, bunu zaman gösterecek.
Almanya’da zorunlu sağlık sigortası kaydınızı yaptırmak üzere, sayıları 2023 yılı itibariyle toplamda 96’yı bulan sigorta firmalarından birini seçmeniz gerekir. Firma seçimi konusunda kişi tamamen özgürdür. Sağladıkları faydalar açısından tüm sigorta şirketleri “temelde” aynıdır. Kişi, sigorta şirketinin sunabileceği ekstra hizmetler, firma yapısı ve güvenilirliği, yakınlarının tavsiyeleri gibi çeşitli kriterleri değerlendirerek kararını verebilir. Seçim yapıldıktan sonra, kayıt konusu şirketin internet sitesi üzerinden online bir form doldurma yoluyla ya da en yakın şubelerine şahsen gidilerek halledilebilir. Kayıt için bir fotoğraf, başvuru formu ve gelir belgesi yeterlidir.
Bu noktada, gelir belgesi demişken, bir parantez açmak istiyorum…
Almanya sosyal bir devlet yapısına sahip ve “Almanya’da sağlık sigortası herkes için zorunludur” dedik. Bu “herkes” tanımına tabii ki işsizler de giriyor. Peki, işsizler söz konusu gelir belgesini nasıl sağlayacak; ya da bir çalışan işsiz kaldığında sağlık sigortasından faydalanmaya nasıl devam edecek?
Burada devreye duruma göre, Federal İstihdam Dairesi ya da Sosyal Güvenlik Kurumu giriyor. Kişi işsizlik maaşı veya sosyal yardım aldığı takdirde, bu kurumlar kişi adına, zorunlu sağlık sigortası prim ve masraflarını üstleniyorlar.
Almanya zorunlu sağlık sigortaları konusunda tüm Avrupa’da, Hollanda ve İsviçre’nin yanısıra ikili sistemi kullanan üç ülkeden birisidir. Buna göre, sağlık sigortası hizmetini alacağınız şirketin seçiminde tamamen serbest olmakla birlikte, sigortanızın yapısının, yaptığınız iş ve gelir seviyenize göre, kamusal veya özel sigorta seçeneklerinden hangisinin kapsamına gireceği ayrıca belirlenir.
Kamusal sağlık sigortası seçeneğinde, brüt maaşınızdan kesilecek olan toplam sigorta primi miktarının büyüklüğü, gelirinizin yüksekliğiyle doğru orantılıdır. Maaş ne kadar yüksekse prim kesintisi de o kadar çoktur. Maaş düşükse prim kesintisi de düşüktür. Aslında daha doğru bir deyişle, maaşınızdan toplamda %14,6 oranında sigorta primi kesilir. Bunun yarısını işveren yarısını da siz ödersiniz. İşveren, her ay ödenmesi gereken sigorta priminin “tamamını”, sizin ödemeniz gereken kısmını da maaşınızdan keserek, doğrudan, bağlı bulunduğunuz sigorta firmasına gönderir.
Özel sağlık sigortasının genel sağlık sigortasına göre birtakım farklılıkları vardır. Bir kere, her isteyen özel sağlık sigortası yaptıramaz. Bu sigorta sadece devlet memurları, serbest meslek sahipleri ve aylık brüt gelirleri 5.500 Euro’yu aşan ücretliler için tercih edilebilir durumdadır. Özel sağlık sigortasında primleri kişi kendisi öder. İstisnai olarak memurlar, işveren pozisyonundaki devlet kurumundan, %50’den %80’lere varan miktarlarda aylık prim desteği alırlar.
Bu sigorta sisteminde ödeyeceğiniz aylık primlerin tutarı -genel sigortada olduğu gibi brüt gelire oranlanarak değil- kişinin yaşına, sağlık durumuna, taşıdığı tıbbi risklere ve alacağı hizmetin kapsamına göre belirlenir. Özel sağlık sigortalarında ödenen aylık prim miktarı, “çoğunlukla” genel sağlık sigortalarında ödenen prim miktarından yüksektir. Buna paralel olarak, alınan hizmet de daha kapsamlı ve önceliklidir. Örneğin, daha erken randevular alabilirsiniz, genel sigortada karşılanmayabilecek bazı tedavileri, sigorta kaydınız sırasında yaptığınız hizmet seçimleri doğrultusunda alma hakkına sahip olabilirsiniz, bir ameliyat söz konusu olduğunda alanında isim yapmış hekimleri seçebilir, hastanede yatmanız gerekirse, sigorta sözleşmenizin niteliğine bağlı olarak, tek kişilik ya da çift kişilik odalarda kalabilirsiniz. Ancak özel sağlık sigortasında tüm tedavi ve ilaç masraflarınızı başlangıçta kendiniz karşılarsınız ve ödediğiniz tutarları bilahare sigorta şirketinden tahsil edersiniz.
Genel sağlık sigortası kapsamındaki kişilerden ise tedavi için herhangi bir ücret alınmaz. Genel sağlık sigortalıların ödemesi gereken istisnai birtakım ücretler, hastanede yatmaları gerekirse, yattıkları gün başına 10 Euro ve reçeteli ilaçlar için ilaç başına 5 ila 10 Euro gibi tutarlardır. Hastaneye yatışlar için günlük kısmi ücret ödeme mecburiyeti, her takvim yılı için 28 günle sınırlıdır. Bir takvim yılı içinde hastanede yatılan günler 28 günün üzerindeyse bile, toplamda 280 Euro’dan fazla katkı payı ödemezsiniz. Eğer yıllık brüt gelirinizin %2’sini, yılın belli bir dönemine kadar ilaçlara harcadıysanız ve bunu belgeleyebiliyorsanız, yılın geri kalanında ilaç ücreti ödemekten muaf tutulma imkânına da sahip olursunuz. Bunun için sigorta şirketine ayrıca bir başvuru yapmanız gerekir. Kronik bir hastalığınız ve düzenli olarak kullanmak zorunda olduğunuz ilaçlar varsa, söz konusu muafiyet seviyesi yıllık brüt gelirin %1’idir.
Genel sağlık sigortasındaki avantajlardan bir diğeri de, eğer eş ve çocuklarınız çalışmıyorlarsa, ekstra bir prim ödemesine ihtiyaç duyulmadan onların da sizin sağlık sigortanızdan faydalanmasını sağlayabilmenizdir. Bu arada, çocukların reçeteli ilaçlarına bir katkı payı ödenmez; çocuklar için reçeteli ilaçlar tamamen ücretsizdir.
Çocuklar ayrıca, gençlik çağlarına gelene kadar belirli periyodik aralıklarla sağlık kontrollerine tabi tutulurlar ve bu kontrollerdeki veriler bir karneye işlenerek kayıt altına alınır. Bu kontrol süreçlerinde, çocukların gelişimleriyle ilgili muayenelerin yanısıra zorunlu aşıları da tamamlanmış olur.
Genel sağlık sigortalarında sigorta şirketi tarafından ödenmeyen sağlık hizmetleri, diş protezleri, gözlükler, estetik ameliyatlar ve reçetesiz ilaçlardır.
İlk sigorta kaydınızı yaptırdıktan en fazla iki hafta kadar sonra, sigorta kartınız ev adresinize gelir. Kartta birtakım kişisel bilgileriniz ve fotoğrafınız bulunur. Bu kartı daima üzerinizde taşımanız gerekir. Örneğin doktor muayenesine gittiğinizde, karşılamadaki görevliler önce bu kartınızı sorar ve kabulünüzü gerçekleştirir. Bu şekilde, tedavinizle ilgili tüm detaylar sigorta şirketinize de aktarılmış olur.
Almanya’da sağlık sistemi konusunu kapatmadan önce bir ayrıntıdan daha bahsetmek istiyorum.
Almanya’da herhangi bir rahatsızlığınızın “ayakta” tabir edilen tedavisi ya da hekiminize ilaç yazdırmak üzere hastaneye gitmek pek rastlanan bir yöntem değil. İnsanlar hastaneye daha ziyade yatarak gerçekleştirilen tedaviler için gidiyorlar. Tabii bu “genellikle” böyle, her zaman değil. Örneğin ben, ilk bölümde de bahsettiğim gibi, 2019 yılı itibariyle yaklaşık 15 senedir Almanya’dayım ve bugüne kadar herhangi bir hastaneye, burnumdan nefes alma sorunumla ilgili küçük bir operasyon için bir kez ve çocuklarımızın doğumlarında bulunmak için iki kez olmak üzere toplamda üç kez gittim.
Tüm ayakta tedavi ve ilaç ihtiyaçlarım için, ilgili hekimin özel muayenehanesinden randevu alıyorum ve bunun için de tek kuruş ödemiyorum. Dikkat ederseniz “ilgili hekimin” tabirini kullandım. Yani sadece aile hekimlerinin değil, uzman hekimlerin özel muayenehaneleri için de bu durum geçerli. Çok taze bir örnek olarak, birkaç hafta önce bir şekilde omzumu burktum ve doğruca ortopedi hekimimin özel muayenehanesine giderek, yoğun ağrıyı giderebilmek amaçlı serum tedavisi aldım. Tedavi için hiçbir ödeme yapmak zorunda olmadığım gibi, sonrasında verilen reçeteli ilaca da sadece 5 Euro ödedim.
Bu noktada son olarak şunu da belirtmek isterim. Ben bugüne kadar Almanya’nın birçok şehrinde bulundum, gezdim gördüm; ancak Almanya’ya ilk geldiğim günden bu yana Münih’te yaşıyorum. Dolayısıyla Almanya’nın geneliyle ilgili birtakım günlük alışkanlıkları, toplum kültürüne dair bazı ayrıntıları, gezdiğim şehirlerde gördüklerime de dayanarak aktarabilme şansına sahibim. Ancak doktor muayenesi ve benzeri hayati konularda, tüm Almanya’ya dair, tecrübelerime dayalı kesin bilgiler aktarma imkânım yok.
Örneğin ben, ayakta tedavi veya ilaç yazdırmak için hastaneye gitmiyorum dedim; ya da başka bir örnek, bir uzman hekimin özel muayenehanesinden randevu almam gerektiğinde, durumumun aciliyetine göre birkaç gün ya da en fazla bir hafta on gün sonrasına randevumu alabiliyorum. Münih ve çevresi için durum bu ve bu durumu deneyimlerim doğrultusunda kesin olarak teyit edebilirim. Fakat “Almanya’nın tamamında durum budur” tespitini kesin bir dille yapmaktan kaçınmayı tercih ediyorum. Almanya malum, eyaletler ülkesi ama yine de bu tip konularda olağanüstü farklılıklar olacağına çok ihtimal de vermiyorum açıkçası. Bu kişisel tahminimi de bu konuyla ilgili son söz olarak eklemiş olayım…
Evet, şimdi yavaş yavaş gelelim Almanya’da eğitim sistemine…
Almanya’da okula kaç yaşında başlanır, eğitim hayatı kaç yıl sürer, hangi süreçlerden geçilir, alınan eğitimin sonunda nereye varılır, bunlardan bahsedelim biraz.
Almanya’da eğitim, birçok diğer ülkede olduğu gibi zorunludur ve bu zorunluluk her çocuk için 6 veya 7 yaşında başlayan ve en az dokuz sene süren dönemi kapsar. Almanya’da federal hükümet eğitim konusunda çok az sorumluluk alır, dolayısıyla eğitim sistemi eyaletten eyalete birtakım farklılıklar gösterebilir. Her eyalette, eyaletin eğitim bakanlığı, eğitim sistemini ve yapısını belirler. Fakat genel zorunlu eğitim ve not sistemi tüm eyaletlerde aynıdır. Bunun yanında, okullardan mezun olunduğunda alınan diploma ve bitirme belgeleri de federal çapta, yani tüm Almanya’da tanınacak denkliktedir.
Şimdi, Almanya’da zorunlu olan ve olmayan tüm bu eğitim süreçlerini, okul öncesi eğitimden başlayarak tek tek inceleyelim…
Okul öncesi eğitim 3 ila 6 yaş arasını kapsar ve zorunlu olmamasına rağmen, Almanya’da neredeyse tüm aileler tarafından rağbet görür. Çocuklar “Kindergarten” adı verilen eğitim yuvalarında, ilköğretim dönemine gelene kadar, kişisel gelişim, sosyal ilişkiler ve dil becerilerini destekleyen eğitimler alırlar ve okul hayatına hazır bir şekilde bu eğitimi tamamlarlar.
Sonrasında “Grundschule” yani ilkokul başlar ve bu ilköğretim süreci Berlin ve Brandenburg’da altı yıl sürerken, Almanya’nın diğer 14 eyaletinde dört yıl sürer. Yine, kimi eyaletlerde öğrenciler tüm ilköğretim dönemi boyunca aynı öğretmen tarafından eğitilirken, kimi eyaletlerde söz konusu eğitim ilk iki yıl farklı son iki yıl farklı öğretmenler tarafından verilir. İlköğretimde ilk üç veya dört sömestr, yani yarıyıl boyunca not verilmez. Bu dönemlerde alınan karnelerde, öğrencinin her bir ders ve konuyla ilgili gelişimi ve davranış tarzı, öğretmenler tarafından son derece detaylı bir şekilde değerlendirilip ifade edilir. İlköğretimde geçen dört yıl boyunca öğrencinin göstermiş olduğu gelişim, sahip olduğu yetenekler ve dördüncü sınıfta almış olduğu notlara göre, ortaöğretime hangi okul sistemiyle devam edeceğine karar verilir.
Not demişken, Alman eğitim sisteminde notlar birden altıya kadardır. Bu değerlendirme şekline göre 1 en iyi notken 6 en kötü nottur.
Almanya’da birçok okulda, özel ihtiyaçları veya engelleri olan çocuklar, temelde diğer çocuklarla birlikte eğitim alabilirler. Ancak özel eğitim ihtiyaçları olan çocuklar için, özel olarak uzmanlaşmış, yoğun pedagojik destek veren okullar da vardır. Bunlara “Förderschule” denir ve söz konusu bedensel veya zihinsel engelleri ya da özel ihtiyaçları olan çocuklar ve yanısıra sosyal ilişkiler ve lisan gibi konularda geri kalmış öğrenciler de bu okullardan faydalanabilirler. Almanya çapındaki tüm öğrencilerin yaklaşık olarak %5’i bu statüdeki okullara devam ederler.
Bir başka önemli ayrıntı da, Almanya’ya henüz yerleşmiş ve Almanca lisan bilgisi çok az ya da hiç olmayan çocuklar için, geçici bir süre devam edebilecekleri özel sınıflar vardır. Bunlara “Übergangsklasse” yani geçiş sınıfı denir ve bu sınıflarda çocuklar, Alman kültürünü ve lisanını öğrenerek okul hayatına hazırlanırlar.
Bu önemli ayrıntıları da verdikten sonra gelelim Almanya’da ortaöğretim konusuna…
Almanya’da ortaöğretim -isimler yine eyaletlere göre farklılık gösterebilmekle birlikte- genellikle dört ana sisteme ayrılır. Bunlar, temel ortaokul eğitimi veren “Hauptschule”, daha teferruatlı bir eğitim veren “Realschule”, akademik lise olarak adlandırabileceğimiz “Gymnasium” ve son olarak bu sistemlerin tamamını bünyesinde barındıran ve her eyalette bulunmayan “Gesamtschule” olarak sıralanabilirler…
Öğrenciler bu okullara, ilkokulda gösterdikleri başarı ve yetenek seviyelerine göre devam ederler.
“Hauptschule” ya da bazı eyaletlerde anıldığı şekliyle “Mittelschule”, 5. sınıftan başlayıp en az 9. sınıfa kadar devam eder ve öğrenci başarılı olması durumunda diplomasını almaya hak kazanır. Öğrenci yine bu dönemdeki başarı durumuna göre 10. sınıfa da devam edebilir ve 10. sınıfın tamamlanmasıyla alınacak mezuniyetin ardından girilen yol, üniversiteye kabul belgesi niteliğinde olan “Abitur”a kadar da gidebilir. Her iki şekilde mezuniyet de, mesleki eğitim yani “Ausbildung” için yeterli görülür. Bu okul türü genel itibariyle, öğrenciyi iş hayatına daha erken yaşta ve en pratik şekliyle hazırlamaya yöneliktir.
“Realschule” 5. sınıfta başlayıp 10. sınıfa kadar devam eder. Bu okul türü, daha üstün vasıflı meslekler için iyi bir temel hazırlar ve “Hauptschule”ye göre daha kapsamlı bir eğitim verir. Öğrenci, 10. sınıfın sonunda yapılacak bir sınavda başarılı olması halinde, “Gymnasium”a devam etme hakkını dahi kazanabilir. Yine 10. sınıfı tamamlayıp bitirme belgesini aldıktan sonra öğrenci, hemen meslek eğitimine başlayabileceği gibi, eğer derslerinde yeterli başarıyı göstermişse ve not ortalaması buna müsaitse, iki senelik “Fachoberschule”ye yani bir çeşit yüksek liseye devam ederek, eğitimini gördüğü alanda kendisine “Fachhochschule” yani Uygulamalı Bilimler Meslek Yüksekokulu yolunu açabilir. Eğer 10. sınıftan sonra doğrudan meslek eğitimini seçmişse ve bununla yetinmek istemiyorsa, bu eğitimi tamamladıktan sonra, yine iki senelik “Berufsoberschule”ye, yani meslek yüksek lisesine devam ederek, eğitim sürecini klasik üniversite seviyesine kadar taşıma imkânını bile bulabilir.
“Gymnasium” da yine 5. sınıftan itibaren başlayıp, öğrencinin durumuna göre 12. veya 13. sınıfa kadar devam eder. Birçok eyalette “Gymnasium”lar bir sene kısaltılarak, okuldan mezuniyet seviyeleri 11. ve 12. sınıf dönemine çekilmiştir. Daha sonra bu sistemin de çocuklara ağır geldiği, 13 senelik müfredatın 12 seneye sıkıştırılmasının öğrencileri zorladığı yönündeki şikayetlerden sonra, kimi eyaletler tekrar eski sisteme dönem kararı almıştır. Bu okullar daha ziyade bilimsel ve yabancı lisan ağırlıklı eğitim verirler ve başarılı bir mezuniyet öğrenciye üniversite eğitiminin kapılarını açar. Son sınıfta -ki bu eski sisteme devam eden eyaletlerde 13. sınıf, okul süresini kısaltmış eyaletlerde 12. sınıfa tekabül eder- yapılan bitirme sınavlarında başarılı olarak mezun olan öğrenci, “Abitur” adı verilen bitirme belgesini alır ve doğrudan üniversiteye başlama hakkını kazanır.
Her eyaletin eğitim sisteminde yer almayan, “Gesamtschule” ya da “Gemeinschaftsschule” gibi isimlerle anılan okullar ise, tüm bu üç sistemi bir arada barındırır ve 5. sınıftan başlayıp “çoğunlukla” 10. sınıfa kadar devam eder. Bazılarında eğitim 13. sınıfa kadar devam ederek, bitirme sınavlarıyla “Abitur” alma hakkını sağlar ve öğrenciye üniversite yolunu açabilir.
Alman devlet okulları temelde tamamen ücretsizdir ve birçok ülkede olduğu gibi Almanya’da da halkın vergileriyle finansmanı sağlanır. Özel okullar Almanya’da çok fazla rağbet görmez ve özel okullarda eğitim gören öğrenci oranı sadece %9’dur.
Bu arada, “Hauptschule” ve “Realschule”den sonra alınabilen meslek eğitimlerine de değinmek istiyorum kısaca. Bu eğitimler de ikiye ayrılıyor. Okulda mesleki eğitim ve “dual” yani ikili mesleki eğitim.
Okulda mesleki eğitim “sadece” okulda gerçekleşir. Bu tür mesleki eğitim sisteminde, bir “Berufsschule”de yani bir meslek okulunda eğitim görülür ve şirketlerde uzun süreli staj yapılarak, alınan eğitim pratiğe dökülür. Okulda mesleki eğitimin toplam süresi bir ila üç yıl arasındadır.
İkili mesleki eğitim programı, seçilen mesleğe bağlı olarak, iki ila üç buçuk yıl arasında devam eder. Bu eğitim sisteminde, eğitim alınan süre boyunca hem öğrenilecek meslekle ilgili bir işyerinde çalışılır hem de eşzamanlı olarak bir meslek okuluna devam edilir. Çoğunlukla, haftada bir ya da iki kez teorik derslere girilir. Pratik beceri ve bilgiler işyerinde öğrenilir. Bu sistem, teorik ve pratik eğitimin söz konusu eşzamanlı yapısından dolayı ikili mesleki eğitim olarak adlandırılır.
Bu eğitimlerin her ikisi de, eğitimi tamamlayan kişiyi kalifiye çalışan sınıfına sokar ve kariyerini inşa etme yolunda önemli bir aşamadır.
Sözünü etmeden geçmek istemediğim bir okul türü de “Abendschule” yani akşam okulları. Herhangi bir sebepten dolayı eğitim hayatlarını yarıda bırakmak zorunda kalmış olan yetişkinlerin devam ettiği ve yarım kalan orta öğrenimlerini tamamlayarak, duruma göre üniversite eğitimine kadar gidebildikleri bu okullarda eğitim süresi, yine ihtiyaca göre iki ila üç yıl sürebilir.
Son olarak Almanya’da yüksek öğretimden de biraz bahsedelim ve bu bölümümüzü bitirelim…
Yüksek öğretim sisteminde Almanya’da, klasik üniversitelerin haricinde bir de “Fachhochschule” olarak anılan, Uygulamalı Bilimler Meslek Yüksekokulu bulunur. Klasik üniversitelerde yöntemler bilimsel olarak ele alınırken, uygulamalı bilimler meslek yüksekokullarında, -adı üzerinde- öğrenilmiş bilimlerin uygulamaya dökülmesi esastır. Ayrıca mesleki deneyim için, bu sistemde staj da zorunludur. Almanya’daki üniversite öğrencilerinin yaklaşık %30’u uygulamalı bilimler meslek yüksekokullarına devam etmektedir. Almanya’da üniversite eğitimi genel olarak altı ila sekiz sömestr arasında sürerken; hekimler, eczacılar, öğretmenler ve hukuk mezunları, bölümlerine göre değişmekle birlikte, ortalama dört ila altı sene eğitim gördükten sonra, göreve başlayabilmek için bir de ayrıca, devletin açmış olduğu, “Staatsexamen” olarak adlandırılan mecburi sınavdan da başarıyla geçmek zorundadırlar.
Bu sistemlerin yanısıra Almanya’da, Yüksek Sanat Akademileri, Eğitim Fakülteleri, İdari Bilimler Yüksekokulları ve Dini Yüksekokullar da bulunur ve bu okullar klasik üniversitelerin yanında, aynen uygulamalı bilimler meslek yüksekokulları gibi, kendilerine özgü bir statüye sahiptir. Klasik üniversiteler ve tüm bu diğer yüksekokulların, hepsinin birlikte sayıları Almanya çapında dört yüzün üzerindedir.
Ülkede üniversite eğitimi, devlet üniversitelerinde, bazı eyaletlerde alınan cüzî denebilecek dönemlik harçların haricinde tamamen ücretsizdir. Bunun haricinde yine bazı eyaletlerde, normalde mezun olunabilen süreden daha uzun süre üniversitede kalan öğrencilerden, dönemlik 500 ila 800 Euro arasında değişen ekstra bir harç ödemesi de alınmaktadır.
Almanya yüksek eğitimde Bologna Süreci’ne dahildir. Bologna Süreci, Avrupa’da akademik konularda farklılıkları en aza indirgemek ve ülkeler arasında birbirine her açıdan uyum sağlayan bir yüksek öğrenim sistemi ortaya çıkarabilmek amacıyla oluşturulmuş bir programdır. İtalya’nın Bologna Üniversitesi’nde, 1999 yılında, yirmi dokuz Avrupa ülkesinin eğitim bakanları arasında anlaşmaya varılarak imzalandığı için süreç bu şekilde adlandırılmıştır.
Her yıl “Times Higher Education” tarafından açıklanan ve bu konudaki en itibarlı listelerden biri olan dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında, bu sene Almanya’dan yedi üniversite ilk yüz içinde yer almayı başardı. Bu yedi üniversitenin ilk üç sırasında ise Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi, Münih Teknik Üniversitesi ve Almanya’nın en eski üniversitesi olan Heidelberg Üniversitesi bulunuyor…
Blog serimizin bu bölümünde, Almanya’da sağlık ve eğitim sistemlerini mümkün olduğu kadar etraflıca anlatmaya çalıştım.
Sizin de soru ve önerileriniz olursa lütfen bize yazın. İletişim bilgilerimizi bu vesileyle tekrar paylaşayım…
Bizimle iletişime geçmek için, bilgi@almanyadahayat.com adresine e-posta gönderebilirsiniz. Veya doğrudan, sitemizde bulunan iletişim formunu doldurarak da bizimle temas kurabilirsiniz.
Bu arada bir hatırlatma yapmakta fayda görüyorum. Her mesajı ve e-postayı cevaplamaya gayret ediyoruz. Bizden e-posta bekliyorsanız, her ihtimale karşı lütfen spam kutunuzu da kontrol etmeyi ve bilgi@almanyadahayat.com adresini güvenli adresleriniz arasına almayı unutmayın.
Şahsıma ait twitter hesabımdan da, konuyla ilgili, düzenli olarak paylaşımlarda bulunuyorum. Dilerseniz beni twitter’dan da takip edebilirsiniz. Paylaşımlar altında, fırsat buldukça fikir alışverişinde bulunabiliriz…
Twitter hesabım: @ilkersagdilek
Önümüzdeki yazıda, Almanya’da ulaşım ve trafik konularını, olabildiğince ayrıntılı bir şekilde ele almaya çalışacağız.
Lütfen bu blog yazılarını, ihtiyaç duyabileceğini düşündüğünüz yakınlarınızla da paylaşmaya özen gösterin. Bu bilgilere ihtiyacı olan ne kadar çok kişiye ulaşabilirsek, o kadar faydalı bir iş yapmış oluruz…
Okuduğunuz için teşekkürler…
Kendinize iyi bakın, hoşçakalın…