1. BÖLÜM | ALMANYA’DA YENi BiR HAYAT

Almanya’da Hayat konusuna giriş, konu başlıklarına yüzeysel bir yaklaşım.
almanyada hayat

Merhaba…

Ben İlker Sağdilek. 44 yaşındayım, (2019 itibariyle) yaklaşık 15 senedir Almanya Münih’te yaşıyorum. Öncesinde, yaklaşık 4 sene kadar da İspanya’nın Mallorca adasında yaşadım. Bu sitedeki blog yazılarımda ağırlıklı olarak, Almanya’da önümüzdeki dönemde yürürlüğe girmesi beklenen yeni göç yasası veya muhtemel başka yollarla Almanya’ya nasıl yerleşebileceğinizden, bu süreçte hangi yolları izlemeniz gerektiğinden, Almanya’ya yerleşme öncesinde ve sonrasında başınıza gelebileceklerden ve genel olarak Almanya’daki hayattan bahsedeceğim…

Özellikle bu konuda, geçen zaman içerisinde oldukça tecrübe sahibi olduğumu düşünüyorum. Daha önce, iki farklı Avrupa ülkesinde, deyim yerindeyse sıfırdan hayat kurma çabasında bulunduğum ve kendi şartlarım çerçevesinde başarılı da olduğum için atılması gereken adımlarla ilgili epey anlatabileceğim konu olduğuna inanıyorum. Mümkün olduğunca somut ve işe yarar bilgiler vermeye çalışacağım.

Yazılarımda kendi hikayemden de örnekler vereceğim elbette. Yaşanmış hikayeler konuları kafanızda netleştirmeye daha çok yardımcı olacaktır kanaatindeyim. Öncelikli amacımız da zaten bu. Yani bu sitedeki içeriklerden faydalanarak, Almanya’da çalışma ve ikamet etme niyetinizle ilgili gayet netleşmiş bir yargıya varmış olmanızı sağlamak. Bunu ben kişisel olarak da çok istiyorum, çok önemsiyorum.

Kendimi bildim bileli insanların hayatına olumlu anlamda dokunabilmek, insanların hayatlarını olumlu yönde değiştirebilmeleri konusunda yardımcı olabilmek, o yolculukta onlara destek olabilmek, hep bir tutku olmuştur bende. Şimdi de bu anlatacağımız konunun, Avrupa’da, ağırlıklı olarak da Almanya’da geçirdiğim yıllar neticesinde iyice hakim olduğum bir konu olduğunu biliyorum. Ve dolayısıyla, bu konuyla ilgili olarak insanların hayatlarına dokunabilme fırsatı çıktı şimdi karşıma.

Tabii şu da var: Keşke kimse vatanını bırakmak, gurbete gitmek zorunda kalmasa. Keşke aldığımız eğitimlerle, insanlığa faydalı olabilecek işleri kendi ülkemizde yapabilsek. Fakat maalesef ülkemizde mesleğini icra edemeyen, aldığı eğitimden farklı alanlarda çalışmak zorunda kalan onbinlerce insan olduğu da bir gerçek.

Bu, gerek uzun yıllardır süregelen altyapı eksikliğinden olabilir, gerek nüfusun çok genç olup mevcut işgücü ihtiyacından çok daha fazla sayıda eğitimli insan olmasından kaynaklanıyor olabilir, bilemiyorum. İşin o kısmını uzun uzun tartışmaya dökecek de değilim. Kaldı ki ben sosyolog da değilim, siyasetçi, veya akademisyen de değilim. Bu tamamen farklı bir tartışma konusu. Fakat ülkemizde, “aldığı eğitim üst düzey olsun veya olmasın” -genel tanımına göre- bir nitelikli işgücü fazlası, Almanya’da ise nitelikli işgücü açığı olduğu net bir gerçek.

Biz de bu konuda, “konuyla ilgilenenlere” en somut, en detaylı bilgiyi vererek onlara naçizane yol göstermek amacındayız. Fakat özellikle altını çizerek söylüyorum: Verdiğimiz bilgiler doğrultusunda kararını vermiş, konuyla ciddi bir şekilde ilgilenen ve niyetini netleştirmiş insanlara dokunmak amacındayız.

Derdimiz kesinlikle iki ülkenin kıyaslamasını yapmak, Türkiye karşısında Almanya övmek, ya da “haydi millet fırsat bu fırsat, Almanya’ya gelin, Almanya’da hayat laylaylom” propagandası yapmak falan değil. Kesinlikle değil, çok net bir şekilde belirtelim bunu.

Zaten hayat, Almanya’da “laylaylom” da değil…

Gayemiz, konuya ilgisi olan ve niyeti ciddi kişilere, konuyla ilgili “güvenebilecekleri” bir bilgi kaynağı, bir destek kapısı oluşturabilmek.

Yeni göç yasası henüz çok taze olduğu için, ilk yazılarımda ağırlıklı olarak bu konu üzerinde durmak niyetindeyim. Nitelikli işgücünü ülkeye çekme amaçlı olarak çıkarılan yasa tam olarak kimleri kapsıyor? Nitelikli işgücünden kasıt nedir? Bunlardan detaylı bir şekilde bahsedeceğim…

Bu konuyla ilgili, 136 sayfalık yasayı ve yasanın yanısıra gerek çeşitli devlet kurumlarının sağladığı basılı yayınlar, gerekse internet üzerinde onlarca, hatta yüzlerce sayfalık dokümanı okuyup ilgili devlet daireleriyle telefon görüşmeleri gerçekleştirdik. Amacımız en doğru ve sağlıklı bilgiyi sizlere ulaştırabilmek ve bunun için emek verdik, vermeye de devam edeceğiz…

Dilerseniz konumuzla ilgili ayrıntılara girmeden önce, Türkler Almanya’ya ilk olarak ne zaman ve hangi yollarla gelmiş, ne gibi süreçlerden geçmişler, günümüzde durum nedir, çok kısaca bunlardan bahsedelim.

Almanya tam 64 senedir göçmen işçi alımı yapıyor. İlk gelenler 1955 yılının Aralık ayında İtalyanlar. İtalyanları Yunanlar ve İspanyollar izlemiş. Bu ilkler grubunda Portekizliler ve daha sonra zamanın Yugoslavları da var. Türkler ilk olarak 27 Kasım 1961’de, 55 kişilik bir kafile halinde uçakla Düsseldorf’a geliyorlar ve o gün bugündür Almanya’da varlıklarını sürdürüyorlar.

O 55 kişiden bugün hayatta olan var mıdır acaba?

Onlardan biriyle, birkaç dakika da olsa sohbet edebilmeyi, kısa da olsa bir çekim yapabilmeyi çok isterdim. Bu konuyu mutlaka kişisel olarak da araştırmak niyetindeyim…

Almanya’da günümüz itibariyle en kalabalık azınlık Türkler. Türklerin diğer tüm azınlıklar içindeki oranı %18. Türklerin Almanya nüfusuna oranı ise yaklaşık %5 civarında. Bugün Almanya’daki Türk nüfusunun, sonradan Alman vatandaşlığına geçenler de hesap edilirse 4 milyonun üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Türkler Almanya’da hemen her şehirde varlar tabii. Fakat en yoğun olarak yaşadıkları büyük şehirler Frankfurt, Berlin, Köln ve Düsseldorf.

Yeni Göç Yasası

Türklerin Almanya içindeki yaşamlarından, demografik yapıdan, mümkün olursa, yeri gelirse yazılarımda kısa kısa bahsetmeye çalışacağım. Ama şimdi yavaş yavaş ana konumuza, Almanya’da çalışma ve ikamet edebilmenin yollarına ve yeni göç yasasına bir giriş yapalım.

Evet, yeni göç yasası…

Yani orijinal adıyla: Fachkräfteeinwanderungsgesetz.

Tek kelime bu. Dört kelimeden oluşmuş tek bir kelime…

Almanca’da böyle birçok kelimeden oluşmuş tek kelimelerle sıkça karşılaşırsınız, ancak zamanla kulaklar da gözler de alışıyor, tecrübeyle sabit…

Öncelikle kafalarda herhangi bir soru işareti kalmaması için “Fachkräfte” veya tekil şekliyle “Fachkraft” yani kalifiye güç, yasanın Türkçesindeki kullanılışıyla “nitelikli işgücü” ne demek bunun üzerinde kısaca bir duralım.

Mesleki eğitim almış, aldığı eğitimi tamamlayarak belgelemiş, eğitimini aldığı meslekte tecrübe sahibi olmuş çalışanlar nitelikli işgücü kapsamına giriyor. Yani siz bir cerrah da olabilirsiniz tecrübeli bir duvar ustası da olabilirsiniz. Yasa her milliyetten her meslek sahibine açık. En önemli kriter, bir “mesleki eğitiminizin” olması, bu eğitimi bir diploma veya bitirme belgesi ile kanıtlayabilmeniz ve diploma veya bitirme belgenizin Almanya’daki resmi denkliğini almanız. Burada “mesleki eğitim” ile kastedilen, teknik veya mesleki lise mezuniyeti, “en az iki sene sürmüş” ve belgelendirmiş bir zanaat ustalığı eğitimi, en az önlisans olmak üzere üniversite eğitimi seçeneklerinden biri veya daha fazlasıdır. Bu seçeneklerden en az biri karşılanamıyorsa, yeni yasadan faydalanarak Almanya’da çalışmak maalesef mümkün değil. Yani sadece uzun yıllar boyu edinilmiş tecrübe, veya çekirdekten yetiştikten sonra girilen bir sınav neticesinde alınmış bir ustalık belgesi, MYK belgesi, ya da sadece muhtelif sertifikalar maalesef bu konuda yeterli görülmüyor.

Sözü edilen kriterler çerçevesinde, belgeleyebildiğiniz bir mesleki eğitiminiz varsa, yasaya göre nitelikli çalışan olarak anılmanız için ilk şartı yerine getirmiş sayılıyorsunuz. Tabii şartlar sadece bununla sınırlı değil, keşke olsa. Birazdan bu konuyla ilgili ayrıntılara gireceğim.

Yasa 26 Kasım 2018’de hazırlanıp 7 Haziran 2019’da meclisten onay aldı ve 1 Mart 2020 tarihi itibariyle de yürürlüğe girmesi bekleniyor. Ağırlıklı olarak üzerinde durulan tarih bu. Resmi makamlara bağlı internet sitelerinde anılan tarih de bu.

Bakalım tabii, zaman ne gösterir. Başlangıç tarihiyle ilgili kullanılan ifadeler çok kesin ifadeler değil çünkü. Genellikle “bekleniyor” ibaresiyle kurulmuş cümleler.

Fakat bu da çok önemli değil bence. Zira bu yasadan faydalanmaya kesin olarak karar verseniz ve yapılması gerekenleri yapmaya ivedilikle başlasanız bile, anılan tarihe kadar yetiştirmeniz pek mümkün görünmüyor. O yüzden paniğe mahal yok…

Hayatınızı kökünden etkileyecek bir karardan bahsediyoruz zaten burada. Ve inanın bana 3-5 ayda, alelacele kararlar verip yarım yamalak adımlar atarak sürecinize zarar vermektense, bu süreci 8-10 aya, bir seneye, hatta iki seneye yaymak dahi çok daha mantıklı bir davranış şekli olabilir.

Tabii yine de karar sizin; ben sadece bildiklerimi anlatır tecrübelerim doğrultusunda naçizane tavsiyelerde bulunabilirim. Sizin kendi yolculuğunuzla ilgili en doğru yönlendirmeyi yine sizin iç sesiniz yapar elbette.

Gelelim tekrar yasaya…

Yasa meclisten oy çokluğuyla geçti tabii. Tasarı Yeşiller ve Sol Parti’nin muhalefetiyle de karşılaştı ancak bu muhalefet esasa değil daha ziyade usule yönelik bir muhalefetti. Muhalefet partileri yasanın yetersiz olduğuna, teşvik edici yönünün zayıf kaldığına atıfta bulundular. Fakat önceki şekline kıyasla, bana sorarsanız bu bile çok önemli bir gelişme. Almanya artık bir göç ülkesi olduğunu “geç de olsa” kabullenmeye başladı gibi görünüyor; bu gelişmeler onu gösteriyor en azından.

Almanya 1974 yılından bu yana (son dönemde -örneğin Avrupa Birliği’ne üye olmayan Balkan ülkelerinin vatandaşları için- getirilen bazı istisnai düzenlemeler hariç) sadece Avrupa Birliği ülkelerinin vatandaşlarını yabancı işçi olarak kabul ediyordu. Daha doğrusu bir işveren personel alımı yapacağında, bu personelin öncelikle Alman vatandaşları arasında sonra da Avrupa Birliği vatandaşları içerisinde bulunup bulunamayacağına bakılıyordu. Eğer bulunamadığı belgelenebiliyorsa, daha doğrusu “Arbeitsamt” yani iş kurumu bu durumu onaylıyorsa, çok meşakkatli yollardan geçilerek Avrupa Birliği üyesi olmayan ülkelerden de ilgili vasıflı işçi ülkeye getirilebiliyordu.

Bunun, örneğin Mavi Kart gibi birtakım resmi yolları vardı. Halen de var. Şimdi bu koşul -en azından kısa ve orta vadede- kesin olarak kalktı. Kısa ve orta vadede diyorum çünkü yasada “mevcut şartlar değiştiği takdirde tekrar eski yönteme dönülebileceği” yönünde atıflar var. Yani mevcut iş piyasası şartları değişir ve işgücü açığı kapanırsa tekrar eski modele dönebiliriz deniyor. Fakat, takdir edersiniz ki bunun da öyle birkaç sene içinde gerçekleşmesini beklemek çok ütopik bir yaklaşım olur.

Az önce de belirttiğim gibi, bugüne kadar nitelikli iş gücüne ihtiyaç duyan bir işveren kendi imkanlarıyla ya da iş kurumunun desteğiyle aradığı nitelikli çalışanları bulamadığı takdirde Avrupa Birliği dışından söz konusu çalışanları getirebiliyordu ve buna, yani ön koşulların oluştuğuna dair onayı, yine iş kurumu veriyordu. Şimdi bu yasayla getirilen en büyük değişikliklerden birisi, işte bu onaya artık ihtiyaç duyulmuyor olması. Artık iş kurumunun önceliklilik incelemesine ve onayına ihtiyaç olmadan her vasıflı çalışan, -gerekli şartları yerine getirdiği takdirde tabii ki- Almanya’da iş arayabilecek ve bulduğu takdirde de çalışabilecek.

GÖÇ YASASI

Yasanın çıkışında ve onaylanmasında en önemli etken ve ana sebep, Almanya’da nitelikli çalışan sayısındaki devasa açık. Bizzat yasanın ilk paragraflarında belirtilen rakamlara göre Almanya’nın hali hazırda -sıkı durun- tam bir milyon ikiyüz bin nitelikli çalışana ihtiyacı var. Bir milyon ikiyüz bin…!

Bu rakamın azalma eğilimine girmesini bırakın bir tarafa, bazı araştırma kuruluşlarının hesaplarına göre 2030 yılında Almanya çapında tam üç milyon vasıflı çalışan eksiği olacağı tahmin ediliyor (2023 yılı itibariyle iki milyon altıyüz bin oldu). Dolayısıyla, biraz önce de belirttiğim gibi, bu açığın kısa vadede kapanmasını ve yasanın tekrar eski haline döndürülmesini beklemek, bence gerçekçilikten uzak bir yaklaşım olur.

Bir diğer önemli ayrıntı da, yasayla sadece nitelikli işgücü açığının olduğu alanlarda değil, hemen hemen tüm meslek dallarında vasıflı çalışanı ülkeye çekmenin amaçlanması. Yasa, yeterli nitelikte olan, şartları karşılayabilen tüm çalışanların Almanya’da iş aramasına, bulduğu takdirde de çalışmasına imkân tanıyor.

Göçle ilgili olmazsa olmaz ön koşullardan bir diğeri de tabii ki lisan. Yasanın, yüksek seviyede Almanca lisan bilgisine dair kesin bir beklentisi olmamakla birlikte, konuya işverenler açısından bakıldığında, adaylar arasında bir adım öne çıkabilmek için, “çoğu durumda” B1 seviyesinde Almanca öğrenmiş ve bunu belgelemiş olmanız şart gibi görünüyor.

Bu konudan da yine gelecek yazılarımda, gayet ayrıntılı olarak bahsedeceğim…

Kısaca özetlersek, olmazsa olmazlarımız:

1. Geçerli bir meslek eğitimi almış olmanız. Bu eğitiminize dair resmi ve geçerli bir belgenizin olması, meslek tecrübenizin ve bu tecrübeye dair referanslarınızın olması. İlgili kurumlar tarafından tarifi sağlanmış yollarla eğitim belgenizin (eğer gerekiyorsa) denkliğini alarak eğitiminizi Almanya’da da resmen tanınır hale getirmeniz.

Bu “gerekiyorsa” kısmını da önümüzdeki yazılarımda anlatacağım ayrıntılarıyla. Denklik her meslek için kesin şart değil çünkü.

2. Eyaletlere ve mesleklere göre değişkenlik göstermekle beraber, B1 veya B2 seviyesinde Almanca öğrenmeniz ve bunu belgelemeniz. Yani konuya işverenler açısından bakıldığında, her halükarda en az B1 seviyesine gelmeniz gerekecek zaten. Dolayısıyla Almanya’ya göç konusunda niyetiniz ciddiyse, mümkünse hemen yarın dil kursuna başlamanız “bence” bu süreçle ilgili atılması gereken en acil adım. Çünkü öyle veya böyle bu Almanca’yı öğrenmek zorundasınız. En iyimser ihtimalle B1 seviyesinde. Şu durumda ne kadar erken başlansa o kadar iyi.

Üstelik dil öğrenmek, sebep ne olursa olsun çok eğlenceli bir çaba ve dil bilmek insanın kendine güvenini perçinleyen bir özellik bence.

Almanca Öğrenmek

Tabii ki birçok başka ayrıntılar da var yerine getirilmesi gereken. Dediğim gibi süreç birkaç günde halledilebilecek bürokratik adımlardan oluşmuyor maalesef. Bu ayrıntılardan ve az önce bahsettiğim “olmazsa olmazlar”ın tüm detaylarından da yine ilerleyen yazılarımda derinlemesine bahsedeceğim…

Bu konu açılmışken, yerine getirilmesi gereken şartların, halledilmesi gereken bürokratik işlemlerin Almanya ayağı için bir danışmanlık hizmeti vermekle ilgili orta vadeli planlarımız var. Bu konuyla ilgili hali hazırda, ilk etapta küçük çaplı bir ekip oluşturma çabasındayız. Yapılması gerekenleri, verilecek hizmetleri mümkün olabilecek en düşük bedellerle, en güvenilir ve eksiksiz şekilde yapabilmenin gayretinde olacağız. Muhtemelen bununla ilgili profesyonel bir çalışmamız da olacak orta vadede.

Bu arada şunu da hemen belirteyim ki, yanlış anlamaya ya da çok bilmiş yorumlara sebebiyet vermeyelim. Bu bahsettiğim bürokratik işlemlerin Almanya’da halledilmesi gerekenlerini siz kendiniz de, hiç Almanya’ya gelmeden, hatta kişisel bilgi alma aşamasındaki işlerin epeyce bir kısmını Almanca’ya ihtiyaç dahi duymadan İngilizce olarak da halledebilirsiniz. Bununla ilgili hizmet veren resmi kurumlar ve onların internet siteleri var.

Fakat takdir edersiniz ki bu bürokratik işlemler, özellikle de Almanya’da öyle kolaycacık birkaç günde halledebileceğiniz işlemler değil. İşte biz bu noktada -altını çizerek söylüyorum- eğer gerçekten ciddi anlamda ihtiyaç hasıl olursa devreye girmek niyetindeyiz, hepsi bu. Yani insanlar bu işlemlerle ilgili bariz zorluklar yaşar da böyle bir talep gelirse…

Ve söz konusu işlemleri biz devraldığımız takdirde eksiksiz, mümkün olduğu kadar çabuk ve kafada hiçbir soru işareti kalmayacak şekilde gerçekleştirmek durumunda olacağız. Yani isteyen, bu işlemleri kendisi mevcut imkanlarıyla halletme çabasına girişebilir. Bunun önünde hiçbir engel yok.

Eğer kişi, “benim bu işlemlere ayıracak vaktim de sabrım da yok, üstelik eksiksiz yapıldığına dair de kafamın rahat olmasını istiyorum, kafamda hiçbir soru işareti veya huzursuzluk kalmasını istemiyorum” şeklinde düşünüyorsa, işte o zaman ihtiyaca göre biz devreye gireceğiz ve kişinin bize devrettiği işlemlerin yapılmasını sağlayacağız.

Yani derdimiz “hadi bu fırsattan ganimet çıkartalım” değil, gerçekten desteğe ihtiyacı olan insanlara dokunabilmek, “böyle bir imkan da var” diyebilmek…

Ama dediğim gibi bu konu zaten henüz netleşmedi; orta vadede talebe göre karar vermiş olacağız.

Orta vadede diyorum çünkü malumunuz yasa henüz yürürlüğe girmedi. Yasa işler hale gelsin, eksiklikler var mı, her şey umulduğu gibi ilerliyor mu, yapılacak olan işlemlerde gerçekten araya girip destek olabileceğimiz, hizmet verebileceğimiz bir durum var mı, Türkiye’den böyle bir hizmete talep var mı, -en önemlisi bu- varsa ne boyuttadır görelim; bu faktörler doğrultusunda konuyu vakti gelince tekrar gündeme getirir, paylaşırız…

Bu sırada sizin de eğer sorularınız, paylaşmak istedikleriniz veya bizim paylaşımlarımızla ilgili eksik gördüğünüz konular olursa lütfen bize bildirin. Konuyla ilgilenenlere olabilecek en sağlıklı bilgiyi vermeye çalışacağız, dolayısıyla sizlerin de desteğinize ihtiyacımız var.

Bizimle iletişime geçmek için, bilgi@almanyadahayat.com adresine e-posta gönderebilirsiniz. Veya doğrudan sitemizde bulunan iletişim formunu doldurarak da bizimle temas kurabilirsiniz.

Bunların yanısıra, şahsıma ait twitter hesabımdan da konuyla ilgili düzenli olarak paylaşımlarda bulunmak niyetindeyim. Dilerseniz beni twitter’dan da takip edebilirsiniz. Paylaşımlar altında fırsat buldukça fikir alışverişinde bulunabiliriz…

Twitter hesabım: @ilkersagdilek

Lütfen bu blog yazılarını paylaşarak, ihtiyaç duyabileceğini düşündüğünüz yakınlarınızı da haberdar etmeye özen gösterin. Bu bilgilere ihtiyacı olan ne kadar çok kişiye ulaşabilirsek o kadar faydalı bir iş yapmış oluruz.

Ağırlıklı olarak, uzman açığı olan meslekleri detaylıca anlatacağım ikinci yazıda buluşmak üzere…

Okuduğunuz için teşekkürler…

Kendinize iyi bakın, hoşçakalın…

BU İÇERİĞİ YOUTUBE’DA İZLEYİN

Paylaş

Daha Fazla Faydalı İçerik